Hergün  12.00 - 20.00
Pazar KAPALI
Whatsapp: 0539 8288152
 

Cinselliği olumsuz etkileyen faktörler

 

Cinselliği olumsuz etkileyen bir çok faktör vardır Erkeklerde özellikle yorgunluk, stres,sigara, hamile bırakma korkusu, ilişkinin yaşandığı ortam, durum da cinselliğin nasıl yaşanacağını, cinselliğin evlilik dışı yaşanması cimselliği olumsuz etkilemektedir.

Sigara, stres ve uykusuzluğun, cinsel gücü olumsuz etkileyen faktörlerin başında geldiği bilinmektedir. Cinsel gücü artırıcı yiyecekler ve yöntemlerin, dünyanın tüm ülkelerinde büyük ilgi gördüğünü bilinmesine rağmen , cinsel gücü azaltıcı faktörlerin dikkate alınmasının daha önemli olduğunu  göz önünde bulundurulmalıdır.

Sigara cinselliği nasıl olumsuz etkiler?
Erkeklerde sigara içme, cinsel gücün karşısındaki olumsuz faktörlerin başında gelmektedir, sigara dumanındaki bir çok kimyasal maddenin, damarlarda kasılmaya ve kan akımının azalmasına neden olduğu kesindir. Kan akımı bozulan penis ve cinsel organların daha az duyarlı olmakta  ve sigara içildikten sonra yapılan cinsellikte orgazmın daha az yaşandığı bilinmektedir .

Uykusuzluk cinselliği olumsuz etkiler mi?
Uykusuzluk da cinsel gücü azaltan faktörler arasında üst sıralardadır. Uykusuzluk halinde stres hormonlarından kortizol salınımının arttığını, bu hormonun yüksekliğinin cinsel istekte azalmaya neden olduğu sanılmaktadır.

Hatalı cinsel bilgilerin etkisi nedir?
Erkekler en fazla erken boşalma sorunu ile başvuruyorlar. Organ boyu sorunu da performans anksiyetesi sonucudur. Kadını tatmin etmek zorunda olan taraf olarak erkek görülüyor. Kadının hazzından erkek kendini sorumlu görüyor. Bununla ilgili erkeğin de yaşadığı ve çözemediği ciddi sorunlar var. Aslında burada hatalı bilgi var. Cinsel sorunlara bakınca, cinsel birleşme olayına odaklanıyor insanlar ve sadece ona takılıyorlar. Cinsel ilişkinin iki organın birleşmesi olduğu sanılıyor ama öyle değildir. Aksine iki insanın yakınlaşmasıdır cinsel ilişki.

Stres ve iş hayatı,koşuşturmacanın cinselliğe etkisi nedir?
Cinsellik, her insanda doğuştan varolan bir içgüdüdür. Ancak özellikle büyük kentlerin yaşam temposu, cinselliği azaltıcı tuzaklarla doludur. İş yaşamında karşılaşılan zorluklar ve stres, seks hayatına öldürücü darbeler indirir.
Stres, kandaki DHEA ve testesteron seviyelerinin düşmesine neden oluyor. Stresli bir günden sonra cinsel isteğin azalmakta, ve  stres nedeni ile kortizol gibi stres hormonları artmaktadır. Kan damarlarının daralması ve kan akımının azalmasına neden olmaktadır. Stres cinsel yaşamda çok önemli faktörlerden birisidir. Önemli bir toplantı öncesi, sınav öncesi ve benzer durumlarda cinsel istek ve cinsellikten zevk almak belirgin oranda azalmaktadır.Bu sebeple bir çok erkek cinsel gücü arttırma için ilaç olarak "viagra" veya "sintegra" gibi ilaçlar kullanmaktadırlar.

Uyuşturucu ve  doping ilaçlarının cinselliğe etkisi nasıldır?
Değişik uyuşturucular sadece cinsel hayatı değil, hayatın kendisini de olumsuz etkileyerek zehirlerler. Esrar,eroin ya da kokain gibi uyuşturucuların erkekte peniste sertleşme fonksiyonu üzerinde olumsuz etkileri bulunmaktadır. Bu durum sporcuların anabolik steroidler yani doping hapları ve ilaçları  için de geçerlidir.

Cinselliğe konsantrasyon önemli mi?
Kişide konsantrasyon güçlüğü olduğunda cinsel sorunlar sıklıkla yaşanmaktadır. Çünkü cinsel ilişki; heyecan, istek, uyarılma ve boşalma- rahatlama dönemi olarak gerçekleşir. Kişide eğer cinselliğe odaklanma güçlüğü varsa, kişinin ya da uyarılma düzeyi yüksek kişilerin dikkati dağılmakta ve o zaman zevk kesintiye uğrayıp, dolayısıyla orgazm olunamamkatadır. Suçluluk, utanç duyguları, eşin tepkileri, sorun karşısında suçlama, utandırma olumsuz etkilemektedir

Alkol  ve cinsellik??
Alkol kullanımı ve cinsellik ilişkisi konusunda literatürde çok farklı görüş ve makaleler mevcuttur. Alkolle ilgili en önemli tartışma alkolün cinsel açıdan uyarıcı olarak düşünülmesi ve bu amaçla kullanımıdır. Alkol günümüzde ve ülkemizde de  en sık kullanılan cinsel afrodizyak olup, başlangıçta ve az dozda sosyal anksiyeteyi baskılayabilmektedir. Cinsel işlev açısından istek evresinde hem olumlu hem olumsuz etkileri olabilmektedir. Uyarılma fazında erkeklerde daha fazla olmak üzere olumsuz etkileri vardır. İmpotansa  (iktidarsızlık)yol açmasının ötesinde performans anksiyetesini de arttırabilir. Orgazm alanında daha fazla retarde ejakülasyon olmak üzere bozulmaya yol açabilmektedir. Alkolun subjektif olarak cinsel ilişkide alınan zevk açısından çelişkili etkileri olduğu ve özellikle de cinsel engellenmenin olduğu bireylerde bu engellenmeyi azaltıcı etkisi olabileceği anlaşılmaktadır. Bununla beraber artan dozla beraber tüm evrelerde olumsuz etkileri görülmektedir. Kronik kullanımında ise sinir sistemi, karaciğer ve endokrin sisteme olan etkilerine bağlı olarak cinsel işlev bozukluklarında belirgin artış görülebilmektedir. Alkolün erkeklik hormonu olan testosteron düzeyini de azalttığı belirlenmiştir.Testosteron düzeyinin azalması seks dürtüsünün azalması demektir. Sonuçta iktidarsızlık gelişir. Alkol kullanımı ayrıca erkekte çok az olan kadınlık hormonu östrojenin miktarını da fazlasıyla artırır. Buna bağlı olarak erkeklerde göğüs büyümesi yani “jinekomasti” ortaya çıkar. Kıllanma azalır ve sonuç olarak bazı kadınsı belirtiler oluşabilmektedir.

Korku  ve cinsellik arasındaki ilişki nedir?
İnsanın doğal dürtülerinden biri olan cinsel istek, normal koşullarda, bir uyarıcıyla karşılaştığında kendiliğinden ortaya çıkar ve herhangi bir engele takılmadığı takdirde orgazmla sonuçlanır.İnsanlarda, cinsellik gibi temel dürtülere müdahale eden, bunların işlenmesini önleyen ikincil dürtüler de bulunmaktadır. Bu dürtüler, toplumsal yaşamda doğal cinselliğin bastırılmış olmasından kaynaklanmakta ve insanın haz duyma kapasitesini sınırlamaktadır. Bu ikincil dürtülerin en iyi örneği "korku" dur. Genellikle korkuyla cinsel ilişki birbirine ters düşer. Ani bir korku insan vücudunda adrenalin salgılanmasına yol açar. Bu madde, insana tehlikeye karşı koyabilmesi için gerekli olan enerjiyi sağlar ama, cinsel isteği de söndürür. Kaynağı ne olursa olsun, korku, şiddetli sıkıntı ve kaygı duyguları, insanları cinsel uyarılara karşı genellikle duyarsızlaştırır. Çocukluk yıllarında veya ergenlik döneminde herhangi bir nedenden ötürü kadınlara karşı korku beslemiş bir insan, ilk cinsel deneyinde de bu sıkıntılı duyguyu üzerinden atamadığı için büyük bir olasılıkla başarılı olamayacaktır. Erkeklerde ereksiyonun yani sertleşmenin  gerçekleşmesini veya orgazma ulaşılmasını, kadınlardaysa aynı şekilde dölyolunun nemlenmesini ve orgazma varılmasını önleyen bazı korkular oldukça basit ve yüzeyseldir. "Bu gece penisimde sertleşecek mi?" gibi bir kaygı ve korku , birçok erkeğin geçici olarak iktidarsız kalmasına neden olmuştur. Ancak, bu gibi cinsel korkular, insanın kendisi tarafından tahlil edilebildiği için çoğu zaman geçicidir.

Utangaçlık duygusu cinsel hayatı olumsuz etkiler mi?
Cinsel konularda rahat olmayan aşırı sıkılgan kişiler heyecanlarını kontrol altında tuttukları için gerçek doyuma da ulaşamazlar. Eşlerden ikisinin de büyük bir sıkıntıyla sabahı bekledikleri, başarısız gerdek geceleri, cinselliğin baskı altında tutulduğu bütün toplumlarda çok sık rastlanan bir durumdur. Çoğu zaman bu cinsel işlevsizliğin kökeninde bu suçluluk duygusu yatar. Kadın ya da erkek, gerek hayali, gerekse gerçek bütün cinsel eylemlerinde derin bir suçluluk kompleksinin etkisi altındadırlar ve bu yüzden, orgazma ulaşsalar bile gerçek bir ruhsal ve bedensel bir doyumdan uzak kalmaktadırlar

Performans  saplantısı nedir? Cinselliği nasıl etkiler?
Erkeklerde cinsel tutukluğa yol açan etkenlerden biri, reddedilme korkusudur. Bazı erkekler, eşleriyle birlikteyken penislerinin hemen sertleşmeyeceğinden veya orgazmlarını tutamayacaklarından sıklıkla endişelenirler. Bazıları da, eşlerine yeterince zevk verecek cinsel "teknikleri" iyi bilmedikleri için endişelenip  tasalanırlar. Kişinin kendini cinsel hazza bırakacağı yerde bu türden bir gerilim içine girmesi, sürekli olarak kendini yargılaması, cinsel arzuyu öldürür. Birbirini seven, birbirine önem veren ama çok deneyli olmayan iki eşin ilk gecelerinden karışık, tatsız duygularla ayrılmalarının nedeni de tamamen bu türden bir "performans" kaygısıdır. Oysa doyurucu bir cinsellikte önemli olan, şu ya da bu tekniğin uygulanması, vücudun şu ya da bu noktasının çekici olup olmaması değil, iki eşin de kendilerini içlerinden gelen arzulara bırakabilmeleridir.

Erkeklerdeki cinsel organ kompleksi cinselliği nasıl etkiler?
Erkekte cinsel tepkileri zayıflatan veya cinsel isteği öldüren duygusal engellerden biri de aşağılık kompleksidir. Bazı erkekeler çeşitli nedenlerden ötürü, başka insanlara oranla "eksik" ve "yetersiz" olduklarını düşünür. Bu düşünce, sonunda kişinin cinsel gücünü de etkileyebilir. Başlangıçta hiçbir sağlam temeli olmayan bir "ben beceriksizim, yetersizim" düşüncesi, sonuçta kişiyi gerçekten beceriksizleştirebilir. Bazen de kişilerin genel bir aşağılık kompleksine değil, sadece cinsel yeteneklerinin yetersizliğine ilişkin bir duygunun etkisi altında kaldıkları görülür.
Erkeklerin cinsellikle ilgili aşağılık duyguları çoğu zaman penislerinin büyüklükleri ve boyutları noktasında toplanır. Ergenlik çağındaki erkek çocuklar arasında en sık görülen seks oyunlarından biri, penis büyüklüklerinin ve yapısının  karşılaştırılmasıdır. Bu tür deneyler sonunda bazı erkekler  penislerinin diğer erkeklerinkinden küçük olduğu kanısına varabilirler ve cinsel gücün, penis büyüklüğüne bağlı olduğu gibi yanlış bir düşünce de taşıdıkları için, kendilerinin eşlerine zevk verecek kapasitede olmadıklarından endişe edebilirler. Cinsel birleşme sırasında vajinanın  en duyarlı bölümü, girişe yakın alt kısımlarıdır; penis, büyüklüğü ne olursa olsun, dölyolunun bu kısmına değecek bir uyarıcı görevini yapacaktır. Üstelik, çoğu kadının asıl cinsel duyarlık merkezi; vajina  değil, klitoristir. Cinsel birleşme sırasında klitoris erkeğin penisine değil, penisin üstünde yer alan tüylü bölgeye değer ve bu bölgenin basıncıyla uyarılır. Eğer bir kadın, sırf bilgisizlikten ötürü, büyük bir penisin kendisine daha çok zevk vereceği düşüncesine saplanmışsa ve bu saplantıdan ötürü küçük penisler kendisine psikolojik bir haz vermiyorsa, sorun organ büyüklüğünden değil, yalnızca bir psikolojik koşullanmadan kaynaklanmaktadır.

...